Alper TAŞ
Sayın Alper TAŞ ile yapılan Söyleşimiz
Bize kendinizden biraz bahseder misiniz?
23 Nisan 1967 Rize Pazar, Haçapit -bugünkü adı Subaşı- doğumluyum. İlk, ortaokul ve liseyi Pazar’da okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden 1991 yılında mezun oldum.
Kendinizi hangi düzlemde tanımlarsınız, siyasetçi misiniz?
Kendimi, siyasetçi düzleminin ötesinde devrimci olarak tanımlamaya çalışıyorum. Siyasetçi kavramı birçok yönüyle benimsediğim bir kavram değil. Devrimci düşüncelere ilgi duymamın nedeni 1980 öncesi Pazar’daki devrimci hareketlilikti. Devrimcilerin fikirleri, davranışları beni bu yöne itti. Politikleşmemde babamın da büyük katkısı oldu. Babam aktif Adalet Partili idi. O zamanlar Tercüman gazetesi alır ve gözleri iyi görmediği için gazeteyi sürekli bana okuturdu. Benim de bu sayede hem okuma alışkanlığım oluştu hem de politik gelişmelere ilgim arttı.
Siyaset dışında başka bir ilgi alanınız oldu mu?
Futbol benim çok sevdiğim bir alandı. O yıllarda Pazar Spor’da top oynuyordum. Rize Yıldızlar Karmasına seçildim. İsmail Karaali’nin antrenörlüğünde takımda yer aldım. Üniversiteye geldiğimde Okmeydanı Fetih Spor’da oynadım. Ancak üniversitede gençlik hareketleri içinde yer alınca futboldan kopmak zorunda kaldım. Öğrenci dernekleri içinde YÖK’e karşı üniversite gençlik mücadelesinin içinde yer aldım. Bu nedenle üç kez tutuklanıp cezaevinde yattım.
Kendinizi siyasetçi tanımının dışında tutsanız da bir parti ile ilişkiniz var. Bununla ilgili neler söylersiniz?
Üniversiteden sonra Beykoz’da devrimci çalışmaların içinde yer aldım. Mahallelilerle Halk Evleri çalışması yaptık, gençlerle kültür sanat evi kurduk; adı da Çaydanlık’tı. 1996 yılında Özgürlük ve Dayanışma Partisi kuruldu. O çalışmaların içinde yer aldım. Beykoz ilçe yöneticiliği, il yöneticiliği, il başkanlığı, genel başkan yardımcılığı yaptım. 2009 yılında da genel başkan olarak seçildim. 2019 Yerel seçimlerinde CHP Beyoğlu Belediye Başkan adayı olana kadar başkanlık görevime devam ettim. ÖDP kendisini daha sonra Sol Parti olarak dönüştürdü ve yeniledi. Şu an Sol Parti Parti Meclisi üyesiyim. Özellikle Doğu Karadeniz, Trabzon-Rize-Artvin hattında partinin çalışmalarına eşlik ediyorum. Çok sık gidip gelerek bölgede solun eşitlik, özgürlük değerlerinin gelişmesi, büyümesi ve toplumsallaşması için arkadaşlarımla çalışıyorum.
Küresel bir felaket olan pandemi hakkında neler söylemek istersiniz?
Pandemi, halimizin ne olduğunu gözler önüne serdi. İnsanlık bundan nasıl ders çıkarmalı ona bakmak lazım. Zor bir sürecin içindeyiz. Hiçbir salgın bu kadar etkili olmamıştı. Bu kadar belirsiz de değildi. Ben buna şöyle bakıyorum; insanların, doğal yaşamla, diğer canlılarla kurduğu ilişkiler çok problemli. İnsanın var oluşundan önce de vardı bu virüsler. Şimdi niye bu virüsler insanlık için büyük bir tehlike haline geldi? Pandemiyi yaratan egemen kapitalist üretim tarzıdır. Bencil, bireyci, rekabetçi, kar ve rant odaklı, insan ve doğa sömürüsüne dayanan bu üretim tarzı gezegenimizi bir yok oluşun eşiğine getirdi. Pandemiden insanlık için olumlu dersler çıkartmamız gerekirken aynı tas aynı hamam kalınan yerden devam ediliyor.
Bu yok oluşa bir örnek verebilir misiniz?
Bunu en yakından yaşayarak gördüğüm yerlerden biri de memleketim Rize’dir. Rize’yi kalkındırma, geliştirme, büyütme adı altında Rize’nin yeşilini, mavisini, suyunu, deresini, doğasını yok eden çalışmalar son sürat devam ediyor. Neyin büyümesi, nasıl bir büyüme, kim büyüyor, kimlere karşı büyüyor? Bunlar hiç sorgulanmıyor. Bir kısım insan buradan zenginleşiyor. Ama aslında doğa yoksullaşıyor ve bu durum bizi de yoksullaştırıyor. Doğayla uyumlu bir ekonomi yerine doğayı sömüren ve tüketen bir sistem var. Bu sistem sona ermediği sürece COVID-19 biter COVID-20 başlar.
Dünyanın bulunduğu durumu nasıl yorumlarsınız?
Kapitalizm adeta dünyayı parası olanın, gücü olanın ayakta kaldığı vicdansız vahşi bir yere dönüştürdü. Büyük balığın küçük balığı yediği, altta kalanın canının çıktığı bir düzen var dünyada. Gayri insani bir düzen bu. İnsan, insanın sığınağı olması gerekirken insan insanın kurdu olmuş durumda. Dayanışma içinde olacakken birbirimizle acımasız bir biçimde rekabet içindeyiz. Bencil, bireyci, sevgisiz, doğaya karşı düşman bir yaşam içerisindeyiz. Artık bir dayanışma uygarlığı kurmak zamanı.
Doğaya yapılan işlemlerle ilgili neler söylersiniz?
Doğanın kanunlarına uygun olmayarak alınan her şeyi doğa zamanla fazlasıyla geri alır. Günü kurtarmakla sınırlı bakılıyor. Gelecekte doğaya dönük bu müdahalelerin yaratacağı sonuçlar düşünülmüyor, maliyetler hesaplanmıyor. Her şey yukarıdan dayatılıyor. O yörede yaşayan insanların onayı alınmıyor. İşte büyük bir maliyetle yapılan Karadeniz Sahil Yolu projesi. Şiddetli yağmurlar sonucunda çöküyor, denize ulaşamayan yağmur suları heyelanlarla büyük can ve mal kayıplarına yol açıyor. Bu yetmezmiş gibi, hiç ders alınmamış gibi şimdi de Yeşil Yol projesiyle sahil şeridinde yapılanın bir benzeri yaylalarda yapılıyor. Kıyının ekosistemi bozuldu şimdi sıra dağların, yaylaların ekosistemini bozmaya geldi.
Bunun nedeni nedir?
Vatan topraklarına para, rant, meta, kar gözüyle bakan kapitalist anlayış ve bu anlayışın savunucusu ve yürütücüsü siyasetçiler.
Derneklerin çalışmaları ile ilgili düşünceleriniz nedir?
Yerel derneklerimiz kendisine siyaseten alan açmaya çalışanların kendilerini parlatmaya dönük oyun alanı olmaktan çıkarılmalı, hemşerilerimiz arasında dayanışmayı geliştirmeli, Rize’nin kimliğini, kültürünü korumak için mücadele etmeli, başka kimlik ve kültürlerle de paylaşım içerisinde olmalıdır. Bütün siyaset ve siyasetçilerden bağımsız, hepsine eşit mesafede durmalıdır. Yanlışı kim yapıyorsa da onun karşısında olmalıdır. Derneklerimiz çalışmalarında çocuk, genç ve kadınları esas almalıdır. Ekolojik bir yaklaşıma da mutlaka sahip olmalıdır.
Gençlerin siyasete başlamaları ile ilgili ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Başta da söyledim siyaset iyi bir kavram değil. Yöneten-yönetilen ayrımını içerir. En doğru siyaset bu ayrımı ortadan kaldırmaya dönük siyaset. Kimse kimseyi yönetmeyecek, herkes sözünü söyleyebilecek, kendi aklını, yüreğini taşıyabilecek. Dar manada siyaset bir partiye üye olmaktır. Ama geniş manada siyaset her gün her yerde siyaset yapmak manasına gelir. Hayattan bağımsız bir siyaset olmaz. Hayatın her alanında duruşumuz, aldığımız tutum ve davranışlardır siyaset. Siyaset yapmak için illa bir partiye üye olmak da gerekmiyor. Siyaset yaşama müdahale etmektir. Gençler, bu konuda her şeyden önce eleştirel okumalar yapmalıdır. Eleştirel, sorgulayıcı olmalıdır. Dogmatik olmamalılar, araştırmalılar, kendi yollarını kendileri çizmeliler. Ve elbette haksızlıklara, adaletsizliklere sessiz kalmamalılar.
Sizi en çok ne sinirlendirir?
Yapı olarak sakin bir insanım. Sabırlıyım. Haksızlığa öfkelenirim. İnanmadığım hiçbir şeyi yapmam. Yaptığım her şeyi savunurum. Dindarlığa saygılıyım ama dinciliğe karşıyım. Laikliği savunurum.
Belediye başkanı olsaydınız, nasıl bir tavrınız olurdu?
Bizim anlayışımız halkı nasıl yönetirim anlayışına dayanmaz, halk kendini nasıl yönetir anlayışına dayanır. Fatsa Fikri Sönmez yerel yönetim anlayışıdır bu. Beyoğlu’nu kazansaydık bu anlayışımızın gereği 45 mahallede halkın kuracağı meclislerle, halkla beraber Beyoğlu’nu yönetecektik. Örnek bir yerel yönetim, demokrasi pratiği ortaya koyacaktık. Kimliğini, kişiliğini, rengini, canlılığını, neşesini yeniden bulan ve üreten bir Beyoğlu ortaya çıkaracaktık. Bugün Beyoğlu Demokrasisi konuşulacaktı.
Rize’deki eski yerleşim isimlerinin değiştirilmesi hakkında neler söylersiniz?
Haçapit, benim köyümün eski adı ve bunu söylemeyi tercih ediyorum. Zaten memleketimde bir çok köy eski adıyla bilinir. Meseleyi eski-yeni karşıtlığında tartışmamak lazım. Ama bugün yaşadığımız topraklarda bizden önce de yaşayanlar vardı. Bu topraklardan bir sürü millet ve kavim geçti. En son Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Keşke bizden önce yaşayanların eserlerini, izlerini koruyabilseydik. Hoyratça davranmasaydık. Eski isimler bizim bir parçamız, onları neden silelim, unutalım? Bunlar bize insanlığın bıraktığı kültürel miras. İnsanlıkta çeşitli dinler, düşünceler var. Onlara saygı göstermeyecek miyiz? İnsanlığın bütün birikimine sahip çıkmalıyız. Bizdendir, bizden değildir diye bakmamalıyız. Çünkü bunların hepsi birer zenginliktir. Bu zenginlikleri kavrayabildiğimiz sürece her manada zenginleşebiliriz.
Son yorumlar