Esat ÖZOĞUZ

Esat ÖZOĞUZ

Esat ÖZOĞUZ

Rüştiye mezunudur.Esat ÖZOĞUZ, Ankara mektupçuluğu, Ertuğrul sancağı, Niğde, Kırklareli, Üsküdar tahrirat müdürlüğü, TBMM I. Dönem Lazistan, II., III. ve IV. dönem Rize, V., VI. ve VII. Dönem Kars Milletvekilliği yapmıştır. Evli ve Eski Yargıtay Başkanvekili Abdülkadir Özoğuz dahil dört çocuk babasıdır.

Esat Bey ise, 1919 yılında Adana mektupçusuyken (hukuk işlerinden sorumlu vali yardımcısı), Vali Cevdet Bey’in Adana’dan ayrılması ile vali vekilliği görevini de üstlenmiştir. Adana, o sırada Fransız ordusunun işgali altındadır. Esat Bey, işgalciler ve yerli işbirlikçilerinin halka yaptığı insanlık dışı baskı, zulüm ve Türkleri anayurdundan kovma çabalarına karşı çok sert mücadelelere girişmiştir. Sonunda Fransızların baskısı ile İstanbul hükümetince geri çağrılmış, Meclis’te Adana hakkında Sadrazam’a bilgi verdikten bir müddet sonra Ankara’ya mektupçu olarak atanmıştır.

 

Ön sırada Esat Özoğuz ( soldan ikinci),  Atatürk (soldan beşinci), 1. TBMM açıldığı günlerde milletvekilleriyle.

Ön sırada Esat Özoğuz ( soldan ikinci),  Atatürk (soldan beşinci), 1. TBMM açıldığı günlerde milletvekilleriyle.

Aynı günlerde Ankara valiliğine atanan Ziya Paşa, Mustafa Kemal tarafından geri çevrileceğini düşünüp İstanbul’da kalırken; Esat Bey, Millî Mücadele’ye katılmak üzere Ankara’ya hareket etmiştir.
1934 yılında, Meşrutiyet Caddesi ile Bayındır Sokak’ın kesiştiği köşedeki,  doğduğum evde yazdığı “Adana’nın Kurtuluş Mücadelesi Hatıraları” isimli kitabında o günleri şöyle anlatır:

Ankara’ya Gelişim
Ankara’ya geldiğimde defterdar Yahya Galip Beyefendi vali vekili bulunuyorlardı. – Şimdi Ankara milletvekilidirler – İl Özel İdare Müdürü Tevfik Bey de – eski Malatya valisi – mektupçu vekili idiler. Yahya Galip Bey’e emrimi verdim, okudular: “ İstanbul hükümeti ile ilişkimiz, haberleşmemiz kesilmiştir. Vilayet erkânından bazıları da azlolunmuşlar, çıkarılmışlardır. İstanbul hükümetinin tayin ettiği memurları, Eskişehir sorumlusu bizden sormadan Ankara’ya bırakmaz. Fakat sizi burada tanıyanlar bulunduğundan bir kere gelmenizi muvafık gördük. Onu da söyleyeyim ki tamamen emniyet edemiyoruz. Çünkü nasıl adamsınız bilemiyoruz. Gayemiz istiklal, mücadelemiz zordur. Bu uğurda ölmek, sürülmek gibi tehlikeler de vardır. Bunları bilmeniz lazımdır,” diye söylediler. Sözlerini dikkatle dinliyor, haklı buluyordum. Eskişehir’den çevireceklerini de takdir ediyordum.

Buna verdiğim cevaplar şu idi : “Ben işgal altında bulunan Adana’da mektupçu ve vali vekili idim. Haksızlığa, müdahalelere tahammül edemedim. İşgal memurları ile şiddetli mücadelelerde bulundum. Büyük tehlikelere maruz kaldım. Bin netice oradan çıkarıldım. Burada da aynı vaziyete düşmem sizin için iyi bir şeref teşkil etmeyecektir,” dedim. Adana’ya ait ahval ve vaziyeti, orada geçirdiğim safhaları izah ettim.  İşte bu izahatım üzerine işe başlayabildim.

Bir iki gün sonra büyük kurtarıcıyı görmek istedim. Yaverleri vasıtası ile müsaadelerini rica eyledim. Ziraat Mektebi’nde bulunuyorlardı, mevsim kış hava çok soğuk idi. Yerde iki üç karış kadar kar vardı. O vakitlerde Ankara’da otomobil değil, muhafazalı iyi bir araba bile bulmak mümkün değildi. Yaylı arabalar vardı. Bununla sabahleyin saat dokuzda Ziraat Mektebi’ne gittim, gidinceye kadar açık arabada epey üşümüştüm. Yaver bey beni sıcak bir odaya aldılar, kahve ikram ettiler. Biraz sonra büyük şef yanlarında temsil heyeti olduğu halde odalarına kabul ettiler, Ankara’ya gelmeden evvel nerede bulunduğumu sordular. Adana’daki vazifemi arz edince oranın ahval ve vaziyetini de sual buyurdular, bittabi arz ettim, lütfen dinlediler. Neticede: “İzahatınızdan memnun oldum, burada da çalışırsınız,” diye iltifatta bulundular.

Vazifeme başladıktan bir hafta sonra, Yahya Galip Bey: “Çorum, Kırşehir, Yozgat sorumlulukları açıktır, hangisini istersiniz?” dediler. Vücutça çok yorgun ve rahatsız olduğumdan açıkladım, fakat ısrar ettiler. Tayinimi Kırşehir’e rica ettim. Kolordudan yaylı bir araba temin edilmiş yanıma da iki asker verilmişti, yola çıktım. Beynam, Kaman ve daha başka yerlerde kalarak beş altı gün zarfında Kırşehir’e varabildim.

Büyük Millet Meclisi’ne Üye Seçimi:

Bir gün akşamüstü vilayetten beni makine başına istediler. Derhal gittim. “Özel tebligatımız olacaktır. Sizden, muhabere memurundan başka kimse bulunmayacaktır,” dediler. Makine başında benden ve muhabere memurundan başka kimsenin olmadığını söyledim. “Ankara’da Meclisi Fevkalade açılacaktır, her bölgeden beşer üye seçilecektir. İkinci seçmenleri hemen davet ediniz. Nihayet bir hafta içinde bu seçim işlerini bitiriniz. Ve bitireceğinizi de şimdi taahhüt ediniz.” diye söylemişlerdi. Mesele çok mühim idi. Makine başında kaymakamlarla, merkezde jandarma kumandanı ile görüştükten sonra bu işin bir hafta içinde arkasını alacağımı bildirdim. Vilayet memnuniyet beyan eyledi. Kırşehir’e İsmet Beyefendinin de  –  Başvekil İsmet Paşa Hz. – gündemi seçimdi.

Az önce bahsettiğim kişi, Edirne’den seçilecekleri bilgisi alınması üzerine diğer beş kişi seçilerek edilerek vilayete bildirildi. Bu mühim seçimin az zaman içinde tamamlanmasından dolayı vilayet makamı teşekkürde bulundu.

Rize milletvekilliğine seçildiğime dair telgraf yazısı:

“Kırşehir sorumlusu Esat Beyefendi’ye

Lazistan bölgesince meclisi fevkalade üyeliğine seçilmiş olup bugün  hareket eden meclisi fevkalade üyelerinden Necati ve Doktor Abidin Beylere mazbatanız tevdi olunmuştur. Muvaffakıyetler temenni eyleriz efendim.

Rize Müdafaai Hukuk Cemiyeti Reisi
Mustafa”

Ankara vilayeti makamından da bu mealde bir telyazısı aldım. Vilayetin emri uyarınca, vekâleti, muhasebeci Ali Hikmet Bey’e tevdi ederek hemen hareket ettim. 26 Nisan 336 tarihinde Meclise katıldım. Meclis pek heyecanlı idi, millet ve memleketin kaderi, genel durumu hakkında şiddetli münakaşalar yapılıyor, ehemmiyetli kararlar da veriliyordu. Müzakereler münakaşalar çok vakit gece yarılarına bazen de sabahlara kadar devam ediyordu.”

Ülkesi için koşturmaktan ve büyük çabalar içinde bulunmaktan, önemli görevler almaktan çekinmeye Esat Özoğuz, 27 Mart 1954 hayatını kaybetti.

Esat Bey Millî Mücadele sonunda kırmızı- yeşil şeritli İstiklâl madalyasını ve Atatürk’ün imzaladığı madalya beratını almıştır. Madalya’nın kırmızı şeridi Adana’daki askeri mücadelesini, yeşil şeridi ise Kurtuluş savaşını yöneten TBMM üyeliğini temsil eder. Birinci TBMM müzesinde bugün fotoğrafı duvarda asılı, nüfus kâğıdı ise bir camekânın içindedir.
Yedi dönem kesintisiz milletvekilliği görevini sürdürmüştür. Rize ve civarında iklime uygun tarım yapılabilmesi için araştırma yapmış ve çay kanununun meclisten geçmesine öncülük etmiştir. 1928 yılında Atatürk’ün talimatı ile kurulan Türk Eğitim Derneği’nin de (TED)  kurucularından biridi.
Kırmızı-yeşil şeritli İstiklâl Madalyası:

Türk Kurtuluş Savaşı sırasında hem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hem de cephe hattında üstün hizmet göstermiş kişilere verildi. TBMM 1. Dönem üyelerinden bazılarına İstiklâl Madalyası verilmesi için Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından yazılan tezkere, TBMM’nin 21 Kasım 1923 Çarşamba günü 65. toplantısında görüşülmüş ve yapılan oylama sonucunda Mustafa Kemal ve 24 arkadaşına kırmızı-yeşil şeritli İstiklâl Madalyası verilmesi oybirliğiyle kabul edilmiş ve 23 Mart 1925 tarihinde TBMM’de ilk kez yapılan törende göğüslerine takılmıştır.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Mustafa Kemal ATATÜRK

TBMM Riyaseti Celilesine

TBMM birinci devre-i intihabiye azasından oldukları halde cephede ve İzmir mıntıkası Şimal grubunda asarı hamaset ve fedakari gösteren zirde muharrer asker mebuslar ile sivil zevatı kirama dahi İstiklal Madalyası Kanunun ikinci ve beşinci maddelerine tevfikan nısfı yeşil ve nısfı diğeri kırmızı şeritli İstiklal Madalyası itasını rica ederim efendim.

TBMM Reisi Gazi Mustafa Kemal”